Zincire Vurulmuş Prometheus Bağlamında Özgürlük ve Aklın İncelenmesi

Zincire Vurulmuş Prometheus'u tasvir eden bir tablo

Bugün yaklaşık 1 sene önce yazdığım bir yazıyı paylaşacağım. Büyük bilimsel çıkarımlar veya literatürdeki bilgilerin derlemesini içermiyor. Okuduğum bir hikayeyi, bende olan bilgilerle farklı bir şekilde yorumlayıp, kendimce doğru olan bir metin oluşturmuşum. Hoş ve şirin aslında. Bu yazının daha anlamlı olabilmesi için Aiskhylos, Hesiodos ve Homeros’un eserlerine az çok hakim olmanızı öneriyorum. ‘’Özellikle Zincire Vurulmuş Prometheus’’ ile ‘’Theogonia — İşler ve Günler’’ kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Yazıda herhangi bir düzenleme yapmadığımı belirtmek isterim. Yakın zamanda felsefe ve bilimin neden doğuda değil de Antik Yunanlar’da çıktığını incelediğim, oldukça kapsamlı bir yazıyı paylaşacağım. Bu yazı, ben onu paylaşana kadar çerez olarak kalsın. Düşünce, öneri ve eleştirileriniz için benimle iletişime geçerseniz çok sevinirim. Yazıya geçelim:

Prometheus’un savaşı, insanların özgürlüğüdür. Prometheus ne zaman boyun eğerse, o zaman tanrılar galip gelmiş demektir. Fakat bir çoğumuz biliriz ki, insan tanımı gereği başkaldıran, aykırı ve sorgulayan niteliktedir. Bugün Prometheus’un davasını, o davanın günümüz ile ilişkisini ve akıl ile özgürlük bağlamında otoritenin dalaletinin kaybolma sürecini inceleyeceğiz.

Öncelikle bu tragedyanın yazarı Aiskhylos’un hayatını, düşünce biçimi incelemek gerekir. Düşünce biçimi zaten oyunu incelerken öğreneceğimizden biraz biyografik bir paragrafa giriş yapıp onun hayatını öğrenmeliyiz. Aiskhylos (MÖ 525–456) dönemin şairleriyle oldukça olumlu ilişkilere sahip, soylu bir aileden gelmektedir. Perikles gibi demokratik ve özgürlükçü devlet adamlarıyla çağdaştır.

Tragedyanın temelinin oluşmaya başladığı sıralarda kendisi de oyun yazarlığına başlar. Aiskhylos, o temele büyük katkılarda bulunacak ve günümüze kadar okunmaya devam edecektir. Coğrafyacı Pausanias’a göre bir gece tanrı Dionysos, Aiskhylos’un rüyasına girip ona yeni oluşmakta olan tragedya sanatına yönelmesini söyler. Bunun üzerine kişiliğine uygun düşünceler barındıran oyunlar yazmaya başlar. Demokrasi ve özgürlüğü sapına kadar savunan birinin, Zincire Vurulmuş Prometheus tarzı bir oyun yazmasını tahmin etmesi zor olmasa gerek.

Aslında Zincire Vurulmuş Prometheus oyunu, bir üçlemenin ilk piyesidir fakat diğer iki piyes günümüze yalnızca adlarıyla (Kurtulmuş Prometheus — Ateşi Taşıyan Prometheus) ulaşabilmişlerdir. Bilindiği kadarıyla diğer iki piyes, ilki kadar özgürlükçü ve insan ile aklın üstünlüğü kavramına dayanan bir olay örgüsü görülmemekte, daha uzlaşmacı (demokrasiye de oldukça uygun) bir hal almaktadır. Üçlemenin (trilogia) diğer oyunlarına ise, bu oyunları izleyebilmiş veya bir şekilde okuyabilmiş insanların yorumlarından ulaşabilmekteyiz fakat ne olursa olsun sınırlı sayıda kaynağa sahip olduğumuzdan mütevellit diğer oyunlara değinmeden Zincire Vurulmuş Prometheus ile araştırmamıza devam edeceğiz.

Öncelikle piyesin baş kahramanı Prometheus’un kim olduğundan bahsetmeliyiz. Kendisi Homeros’un metinlerinde geçmese de Hesiodos’un en ünlü eserlerinden olan Thegonia ile İşler ve Günler ‘de bahsi çok geçer. Eserlerin hacminin azımsanamayacak kadar büyük kısmı Prometheus ile ilgilidir. Fakat iki aydının eserlerindeki kişiler farklı arketip’lerdedirler. Biz Aiskhylos bağlamında Prometheus’u inceleyeceğiz.

Öncelikle Yunan mitine göre her şeyin başından yola çıkmamız gerekir ki tanrı soylarını Hesiodos oldukça güzel açıklar: Başlangıçta Khaos (kaos) vardı der. Khaos’tan Gaia (toprak) doğar. Gaia ise kendi başına Uranos’u (gök) doğurur ve onunla eş olur.Onunla birleşerek devleri oluşturur ve devler üç çeşittir (Titanlar, Tepegözler ve Hekatonkheir’ler). Uranos, Gaia’nın var ettiği bu varlıklardan ürker ve hepsini analarına geri sıkıştırır, bunun üzerine şişip patlama noktasına gelen toprak bir çözüm yolu bulmak zorundadır. Bir tırpan yapıp oğullarına bunu kullanarak öç almalarını ister fakat hiçbir çocuğu buna yanaşmaz. Fakat en son Kronos (zaman) tırpanı alır ve babası Uronos, Gaia’yı örtmeye geldiği zaman Uronos’un testislerini keser.

Yukarıdaki paragrafta dikkat etmemiz gereken şey devrimin gerçekleniş biçimidir. Tamamen kaba zorbalıkla ve güç ile Uronos tahtından edilir ve başa Kronos geçer. Bu ‘’devrim’’in ana karakteri ‘’kaba güçtür’’. Kronos da babası gibi davranarak tahtından olmak istemediğinden tüm çocuklarını yemeye koyulur. Rheia da kocası Kronos’a kumpas kurar. Nitekim Kronos tüm çocuklarını yerken, Rheia Zeus’u Girit adasına kaçırır ve günün birinde Kronos’un tüm kardeşlerini kusmasına sebep olur. Akıl ve kol gücüyle Kronos’u devirip tahta oturur. Artık tanrıların tanrısı olmuştur.

Burada Prometheus’un Uronosoğullarına akıllarını kullanmaları yönünde bir eleştiri yaptığını görmekteyiz:

‘’ Boşuna öğütler verdim o zaman hepsine: / Uronos’la Toprağın oğulları Titanları /Boşuna yatıştırmaya uğraşıp durdum, / Gururlarına kapılıp uzlaşmayı küçümsediler, / Gücün hakkından güçle geliriz sandılar. /Oysa bana anam, Gaia, /Kaç kez öngörüşüyle söylemişti bana /Nasıl kazanılır gelecek zamanlar, /Güçle, zorla değil, akılla kazanılır demişti.’’

Prometheus, Titanlar soyundadır. Dört kardeşin de akılları ile öne çıkması nedeniyle Zeus onlara acılı cezalar vermiştir. Prometheus (önceden gören) bir kahindir ve geleceği bilebilmektedir. Prometheus, Zeus’a bir gün devrileceğini söyler. Bu bilgiden edindiği üstünlükle Prometheus prangalardan kurtulacağını bilmektedir.

‘’Önceleri insanlar görmeden bakıyor, /Dinlediklerini anlamıyorlardı, /Uzun ömürleri boyunca düş görüntüleri gibi /Düzensiz, gelişigüzel yaşıyorlardı... Bütün sanatları Prometheus verdi insanlara.’’

Tüm yorumcuların hemfikir olduğu şey, Prometheus’un insanlara kazandırdığı ‘’ateş’’, aklın kendisidir. Bizlerin sanat, bilim, felsefe yapmasını sağlayan akıldır. Bizlere var olduğumuzu gösteren düşünebilme yetimiz değil midir (Düşünüyorum, öyleyse varım. -Cogito, ergo sum-)? Prometheus aslında biz insanları diğer hayvanlardan ayıran en büyük özelliğimizi bizlere kazandırdığını iddia ediyor. Kısacası insanları tanrılardan ayıran tek özelliği insanlara armağan etmiştir: akıl.

Birinci jenerasyon tanrıların tahtı güç ile yıkılmıştır. İkinci jenerasyon tanrıların tahtı hem güç hem akıl ile yıkılmıştır. Üçüncü jenerasyon tanrıların yani Kronosoğlu Zeus’un tahtı ise salt akılla yıkılmıştır. Muhakkak bellidir ki fiziksel anlamda bir çok hayvandan güçsüz olan insanoğlu sadece aklıyla Zeus’u ve tahtını yok etmiş, en büyük devrim yani aklın devrimi gerçekleşmiştir.

Prometheus mitolojik bir karakterden fazlası olarak öne çıkmaktadır. Demokrasi, özgürlük ve sanat sevdalısı olan Aiskhylos’un ise onu bu denli detaylı incelemesine şaşmamak gerekir. Prometheus, insanların tanrılarla verdiği iktidar mücadelesinde, insanların kazanacağını tüm dünyaya duyuran elçidir.