Felsefenin Doğuşu

Thales heykeli

Bugün; kendi başıma, sadece kendim için yazdığım ‘yazılarımı’ umumi alanda paylaşmaya karar verdim. Bunu neden yaptığımı farklı bir bülten olarak inceleyeceğiz. İlk gönderi serimiz tabii ki felsefe tarihi olacaktır. Daha önceden yazdığım yaklaşık 93 sayfalık ‘’Presokratik Felsefe’’ isimli yazımın bölümlerini sırasıyla paylaşmaya başlıyorum. Yazmaya başladığım zaman üzerinden çok geçmesi nedeniyle sürekli eklemeler yapacağımdan dolayı art arda paylaşmayacağım. Ve sanıyorum ki yaptığım eklemeler, yazının hacmi bakımından o dönem yazdıklarımdan daha fazla alanı işgal edecek gibi duruyor. Ne yazık ki o zamanlar kaynakları not almamak gibi rezillik derecesinde bir hata yapmışım. Ben de bu yüzden her yazının sonuna muhtemel olan kaynakları paylaşacağım. Neyse ki alıntıladığım cümlelerin her birinde parantez içinde; nereden, kimden, hangi sayfadan alıntıladığım yazıyor. İntihal sıkıntısı yok demektir :)

Felsefenin doğuşundan başladığımıza göre ‘felsefe’ ve ‘filozof’ kelimelerinin anlamlarına bakarak işimize başlayalım. Felsefe kelimesi Yunanca ‘’Philosophia’’dan gelmektedir. Philo(bilgi, arayış)+Sophia(seven) kelimelerinin birleşimidir. Filozoflar aslına bakarsanız felsefi özgürlüklerine ulaşmış ve her bilgiye sahip, yüce kişiler değillerdir. ‘Filozof’ ismini bu nirvana noktasındaki sonuca ulaşmaya çalışan kişilere takarız.

‘’Gerçek bir filozof kendisine filozof denmemesi gerektiğini bilir. Filozof olduğu hiç şüphesiz olan Kant dahi kendisine filozof dememiştir.’’
— Oruç Aruoba

İki tür felsefeci vardır aslında, biri amatör, diğeri profesyonel anlamda felsefecidir. Türkçemizdeki ‘amatör’ sözcüğü Fransızca amateur (işi zevk için yapan) sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Latince amator (seven) sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Latince amare (sevmek) fiili+or sonekiyle türetilmiştir. Gerçek filozoflar bu işi amatör olarak yaparken bir de o felsefeyi ‘’satan’’ felsefeciler vardır. Felsefeden para kazanırlar, bunlar akademisyen olabilir veya felsefe tarihinin tamamını müfredatına katmış, bu konuda uzmanlaşmış birisi olabilir. Ancak bu kişilere filozof diyemeyiz, çünkü felsefe yapmak için önceliğiniz para/satış olmamalıdır. Zaten para kazanmak amacıyla felsefe bölümünün seçilmesi de pek akıl kârı değildir. Ancak, amatör olan ve profesyonel olan taraf da dünyaya lazımdır.

Felsefe tarihi, Sokrates öncesi (Presokratik dönem) ve Sokrates sonrası olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Presokratik dönemde filozoflar; dünyayı, dünyanın ne olduğunu, neyden olduğunu, doğa ile çevreyi ana konuları haline getirmişken Sokrates sonrası dönemde masanın en üstündeki konu insanın kendisi olmuştur. Akılcı düşüncenin doğuşu, presokratik dönem vasıtasıyla başlamıştır; çünkü o dönemin filozofları ilk defa etrafta olan biten süregelmiş olayları tanrılarla ve dinle bağdaştırmak yerine düşünme eylemine başlamış, böylece akılla bağdaştırmışlardır. İlk filozoflar, geçmişten kopmuşlar kendilerine yeni bir alan yaratmışlardır. Dine, vahye, hikayelere, masallara ayak uydurmak yerine akıllarına başvurmuşlardır. Ancak aynı anda halka ve çevrelerine de bunu öğretmeleri gerekiyordu, bundan mütevellit kendi öğrencilerini ve okullarını oluşturdular. Şunu unutmamalıyız ki hiçbir zaman öğrencilerinin kendileriyle aynı fikirde olmalarını beklemediler.

İlk filozoflar M.Ö. 6. Yüzyılda türemeye başladılar. Batı tarihine ilk filozof olarak geçen isim ‘’Thales’’, bugün Minorasia (Anadolu) topraklarındaki Miletos kentinde doğdu. Kentin adından dolayı Milet Okulu olarak bilinirler. Thales’in doğum/ölüm tarihini tam olarak bilemesek de, M.Ö. 585’te meydana gelen güneş tutulmasının tarihini doğru bildiği ve bu da kayıtlara geçirildiği için yıldızının bu dönemlerde parladığı düşünülüyor. Kendisinin doğru bildiği güneş tutulması olayı sayesinde bilim tarihi de Thales’ten başlayarak devam eder. Thales, Kızılırmak’ın yatağını değiştirerek, Lydia Kralı Kroisos’un (İslam dinine göre Karun) o yoldan geçmesini sağlamış ilk mühendistir. Kendisi, Piramitlerin boylarını onların gölgelerinden ölçebiliyordu. Mısırlılar hala o dönem mezar yapmakla meşguldü, yaptıkları mezarların nasıl devrimsel nitelikte olduklarını bilmiyorlardı. Kendi yaptıkları yapının boyunu ölçemiyorlardı.

Ancak felsefe tarihinin Thales ile başlamasının ana sebebi bunlar değildi. Thales’in cevaplarından çok soruları önemliydi. Thales ilk defa doğayı yerleşik dini ögelerle değil; doğanın kendisiyle açıklamaya çalışmıştı. Thales doğanın özünde yatan ilk maddeyi yani arkheyi aramaya başlamıştır: Arkhe, Antik Yunan Felsefesi’nin en önemli kavramlarından biridir. Arkhe; başlangıç, ilk olan, temel dayanak, her varlığın kendisinden çıktığı, TÖZ demektir. Farabi’ye göre töz kavramının tanımı; İdeal Devlet kitabının ilk bölümünde şöyle yapılır:

Farabi
Farabî (870–950): Türk-İslam filozofu, gökbilimci, müzisyen. İslam’ın Altın Çağı’ının en önemli isimlerden biridir. Farabî yükseköğrenimini Bağdat’ta tamamladı, zamanın ünlü bilginlerinden ders aldı. Aristoteles’in ve Platon’un eserlerini inceledi, bu iki filozofun felsefelerini İslam’la bağdaştırmaya çalıştı.
‘’İlk Var Olan (Töz) (mavcûd) bütün diğer var olanların varlığının (vucûd) ilk nedenidir (sabab). O her türlü eksiklikten (naks) münezzehtir. Buna karşılık O’ndan başka her varlık daha çok sayıda, bir tür eksiklik olması zorunludur.? Ancak İlk, tüm bu eksikliklerden arınmıştır. Dolayısıyla onun varlığı en üstün (afdal) varlıktır ve diğer bütün varlıklardan önce gelir (akdam). Onun varlığından daha üstün olan ve ondan önce gelen bir varlığın olması mümkün değildir. Demek ki O, varlık üstünlüğü (fadıla) bakımından en yüksek derecede ve varlık mükemmelliği (kamâl) bakı- mindan en üst mertebededir. Bundan dolayı O’nun varlık ve tözüne (cavhar) yokluğun (‘adem) karışması hiçbir şekilde mümkün değildir.’’
- Farabi, İdeal Devlet, I. Bölüm

Presokratik filozofların temel amacının arkhe’yi bilmek olduğunu anladık. Bu gönderiden sonra Thales’in felsefesini ayrıntısıyla inceleyeceğiz. Başka bir yazımızda felsefenin neden Antik Mısır’da değil de İonia’da doğduğunu elimizden geldiğince açıklayacağız. Tabii unutmamak gerek ki, önceden yazdığım bu yazının bölümlerini paylaşırken, üzerine eklemeler de yapmam gerekecek. Sonuçta bunları yazmaya başladığım günden bu yana yeni kaynaklara sahip oldum, belki fazladan yüzlerce kaynak okuma fırsatım oldu. Bu yüzden art arda bölümleri yayımlamak yerine ‘Felsefe Tarihi’ dizimizi haftada bir yayımlayacağımız gönderiler ile destekleyecek ve farklı farklı dizileri de yayımlayacağız. Burayı kendime ait bir platforma dönüştürmek gibi aklımda ilginç fikirler var, kaçı hayata geçecek bakalım :)